Mein Kampf (mit Spotify)
Mecburiyetten evde, sakin bir mesainin sığ sularında yüzerken, Spotify sağolsun müzisyen kardeşlerimle hoşbeş halindeyim bir yandan da. “Keten Göynek Filfilli”yi taze dinlemiştim ki, üstüne astar niyetine bir Rimsky-Korsakov atayım dedim. Kemanların çağlamasıyla birlikte iştiyak da zebellaha dönüşecek diye beklerken ben, sen müzik, çat diye kesiliver. Orasını kurcala telefonun, burasını yokla mavidiş hoparlörün, kâr etmiyor. Ne olduğunu anlamaya çalışırken ben, nazlıcan telefonum kıp kıp ediyor bana Spotify’tan gelen mesajı haber vermek için. Açıp okuyorum haliyle, mesaideysek çalışacak değiliz ya:
“Sevgili Deniz,
(bir de böyle ikinci tekil şahıstan girip yavşak gibi yalandan samimiyetli kurumsal kurumlarınız yok mu, cihan iki değil dört duble olsa hiç birinde yatacak yeriniz yok vallahi)
Kusura bakma ama, senin dinleyeceğin müziği sikeyim. Bir oldu, iki oldu, gençtir dedik, aklı başında değildir, belki aşıktır dedik, aramızda konuşup hoş görelim ellemeyelim diye sözleştik. Ama artık Bedia Akartürk üstü Klaus Nomilerin, Vekilime Kaymak Lazımlardan Contradanza Del Espíritulara hat çekmelerin bizim de gücümüzü tüketti. Müzikte eklektik zevklerin, çeşitlenen ilgi alanlarının, — madde etkisi altında ya da değil — karşı kutuplara meyleden ruh hallerinin biz de farkındayız elbette, dünkü çocuk değiliz, bütün dünyanın müziğini biz veriyoruz amına koyiim. En son mesela sana benzer belirtiler gösteren Jaujalı ispirto Manuel’in özel hayatını deşince, onun müzikal çalkantılarını derme çatma da olsa maddi bir temele oturtmayı başarıp çocuk en azından 28’ine basana kadar onu ellememe kararı aldık. Ama birader, sen tohuma kaçtın kaçacaksın ve kusura bakma ama, ne bizde ona benzer bir maddi temel bulmaya meram var sana bakarak, ne de sende meşrep bunu bize vermeye.
Hülasa, sevgili Deniz, Spotify olarak senin hesabını süresiz olarak askıya alma kararı aldık. Aynı cümlede iki kere “al” geçirmiş olmamıza aldırmayacağını umarak, bu kararımızı gerekçeleriyle birlikte seninle paylaşmak istedik ki, hayatımızın belki de bu en uzun cümlesini sana dert anlatmak için kurmak suretiyle, senin müzik zevkine dair şikayetimizin aslında senin şahsiyetine yönelik bir eleştirinin parçası olarak okunamayacağı gerçeği senin muhtemelen tecrübe etmekte olduğun hayal kırıklığını bir nebze de olsa dindirsin diye.
(“Diye”yi eklemeseniz sonunda iyi-kötü olacakmış cümle, sonrakilerde “diye”yi çıkarın diye yazıyorum. Oops!… I Did It Again!)
Sevgilerle,
Spotify Müdürlük Heyeti adına Ertunç Kurna”
Her satırını dikkatle okuduğum bu mesajı bir kez de fazla dikkat etmeden, lalettayin okuduktan sonra, Spotify’a bir cevap yazmaya karar verdim. Ama hepinizin yapacağı gibi önce Google’a (Google’ın adının Dosti’nin “Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık” lafına atıfla, hepimiz bir gün Google’ın motorundan çıkacağız niyetiyle konmadığını biliyor muydunuz? Öyle olmuş olsa zaten, Gugıl da bir altavista, bir infoseek olur yahut bir bifa bisküvileri olup çoktan tarihe karışımış olurdu. [Parantez içi duble parantez: Gugıl’a sordum, Bifa bisküvileri tarihe falan karışmamış. Ereğli Yolu Üzeri Posta Kutusu 15’de operasyon gizil gizil devam ediyor. Mossad’ın parmağı var diyorlar; evvelden Pamko’nun da Mossad’da parmağı olduğunu söylüyorlardı. Bu gizli servis âlemi gerçekten çok karışık kızlar.]) Ertunç Kurna’yı sordum.
Ertunç Kurna!
(Devamı ikinci bölümde haliyle. İkinci bölümde kahramanımız, yani ben, yani zamanımızın bir kahramanı, ay sen meğer Ertunç Kurna soysuzu evvelden kız meselesinden hasetlenmiş olmasın mı sana? Çakıldaklı götlü, sipsi Ertunç seneler senesi beklemiş böyle bir mevkilere gelen de şunun külahını tersine giydiriveren diye… Ay neyse, ikinci bölümde hepsini anlatıcam. Ertunç itini istasyondaki ambarların arkasına dövmeye çağırıp da bir araba…)