Yapay Vefa — 01

Deniz Arslan
2 min readSep 18, 2024

--

ChatGPT’ye sordum. Dedim ki, birader, süregiden ekonomik krizi 30’lu, 40’lı yılların zehir dilli, hicivci, polemikçi yazarlarından biriymiş gibi anlatsana. Örnek niyetine de mesela Refik Halit Karay’ı al dedim. Sonuç:

Malumunuzdur ki, nice zamandır memleket sathında yaşanan iktisadî ahvalin vehâmeti, derin devlet meselesi gibi kahve köşelerinde vukufiyet sahibi kitlelerce ahenkle tartışılmakta. Vaktiyle elinde incir çekirdeğini dolduracak mevzu bulamayan ahalimiz, şimdi sabah akşam döviz kuru ve enflasyon hesaplamaktan evlatlarına masal dahi anlatamaz hâle gelmiştir. Ah, refikim Refik Halit Karay şayet sağ olsaydı, nice kıvrak kalemiyle bu devirleri nasıl da mestane tasvir ederdi, kim bilir!

Bunlar yetmezmiş gibi, köylünün derdi, şehirlinin mazotu, kasabalının yağı, marketlerde uçuşan fiyat etiketleriyle selam duruyor. İnanınız ki, iki ay önce aldığınız peynirin fiyatını öğrenmeye cüret etseniz, yüzünüzün rengi bir anda solduracak kadar ağır! Hele bir de o kahrolası market arabasını doldurup kasaya vardığınız an, midenize yumruk yemişçesine bir hisse kapılmanız an meselesi.

İki elimizle bir başa tutunup meclis-i mebusandan yükselen asar ve vergilerle, halktan kesilen dilimler arasında sıkışıp kalmışız. Sermaye sahipleri, büyük levhalarda adlarını yazdıran dev market zincirlerinin dört köşesinden gülümserken; gariban Ahmet Efendi, akşamları bir kuru soğanla bir tencere yemeği buluşturmanın derdine düşmüştür. Ve efendim, “bolluk ve bereket vaat ediyoruz” diyenlerin sesleri, cam fanuslar arkasından gelircesine boğuk işitilmekte. Hâlbuki mutfakta ateş tüttürmek değil, neredeyse tütsü yakmak ihtiyacında kaldık!

Ah, mazharımız olan şu diller destan asrın iktisadî cilveleri! Eski zamanlarda bir mecaz vardı: ‘Parayı toprağa gömsen ağaç olur.’ Şimdi ise parayı gömsen bile kök salmaz, adeta buhar olup uçar, akabinde bir çınar ağacının yaprağı gibi uçup cebinizden uzaklaşır! Ekonomi ‘reform’ namıyla müjdelenirken, yeni dünya düzenine kapı aralayan büyüklerden biri televizyonlara çıkıp, adeta süslü bir kelime oyunu ile bize tasarruf yapmayı salık verir. Amma velakin, sayın okur, sorarım size: Ne kaldı ki tasarruf edelim? Evde kullanılmayan çay kaşıkları mı, yoksa hâlâ dolmakta olan kredi kartı limitleri mi?

Refik Halit Karay misali ince ince hicvetmeye kalkan biz garip kalem erbabının bile yazacak mürekkebi bulamadığı şu zamanlarda, Allah muhafaza, belki de yakında bu yazılar için de enflasyon oranında artan kağıt masraflarını denkleştiremeyeceğiz!

Sözün özü, karneler kırık, vaziyetler mahzun… Fakat ne gam! Bir şairimizin dediği gibi, “Ağlarım, ağlatamam, hissederim söyleyemem!”

--

--

Deniz Arslan

Ülkemizin en önemli yalançıları arasında gösterilen, serbest meslek sahibi, emekli diplomat. Pantolon eskitmecede Balkan dördüncüsü.