Bitlis’in Adilcevaz İlçesinde Mahsur Kalışımız
Bir keresinde Adilcevaz’da mahsur kalmıştık. Adilcevaz’daki mahsur kalışımın hikâyesini dört başı mamur biçimde anlatabilmek için Adilcevaz’da benimle birlikte mahsur kalma talihsizliğini yaşayan yol arkadaşlarımdan Tekfur (bu gerçek adı değil) şu anda cep telefonundaki harita uygulamasından Adilcevaz’ın yerine bakıyor. Çünkü biz sık sık olur olmaz yerlerde mahsur kalan bir ekibiz ve her seferinde bir şekilde kurtulmayı başarıyor olsak da, aradan yıllar geçtikten sonra mahsur kalışlarımızın hikâyesini anlatırken kafamızın içi muhtemelen sizin de evinizin en ücra noktasında yıllarca dokunulmadan ölüme terk edilen kablo kolileri vardır ya, onlara dönüyor.
Adilcevaz, haliyle, Bitlis ilimizin şirin mi şirin, basık mı basık bir ilçesi. Ama biz acaba oraya neden gittik?
“Üzeyir, biz Adilcevaz’a neden gittik peki?”
“Alacağımız vardı.”
“Kaymakamdan mı?”
“Yooo… Neden sordun ki?”
“Neden kaymakamdan mı diye sorduğumu mu soruyorsun, yoksa alacağımızın kimden olduğuna takılmama mı takıldın?”
“Kaymakamı soruşuna takıldım, çünkü bizim hiçbir zaman bir mülki amirden alacağımız olmadı.”
Burada, masanın kıyısına oturmuş cep telefonunda üç top bilardo oynayan Tay Veli devreye girmek ihtiyacını hissediyor. Ruhsuz ama iddialı:
“Digor’u unutmuş gibisin Üzeyir!”
Üzeyir gerçekten Digor’u unutmuş olabilir ama ben unutmadım, belli ki Tay Veli de unutmamış. Digor’a gerçekten de oranın mal müdürü Cevahir Bey’den alacağımız olduğu için gitmiş, beklenmedik bir anda, hava pırıl pırılken başlayan korkunç bir kar fırtınası yüzünden ilçede mahsur kalmış, Cevahir Bey’in birtakım iri yarı adam gönderip bizi bir güzel dövdürmesi yüzünden alacağımızı da alamayıp süklüm püklüm ayrılmıştık bu şirin ilçemizden.
Aile mensuplarımız ve arkadaşlarımız için Digor’dan getirdiğimiz hediyeler şunlardı: Tespih, kurutulmuş kaz eti, katıksız diye bizi kandırıp sattıkları ama kullandıkça sahte olduğunu anladığımız çok miktarda beis ve biraz elma. Elma çok lezzetliydi, ara sıra, özellikle içki içmediğimiz günler, yol arkadaşlarımla tekrar Digor’a gidip elma alsak, bu sefer eşimize dostumuza da bol bol getirsek diye konuşuruz.